loader image
Skip to content

Psikolog Hizmetleri

Bipolar Bozukluk

İki uçlu bozukluk (bipolar bozukluk, eski adıyla manik-depresif hastalık) iki ayrı hastalık dönemleriyle karakterize bir ruhsal bozukluktur. Bu hastalık dönemlerinden bir tanesinde taşkınlık (mani), diğerinde ise çökkünlük (depresyon) bulunmaktadır. Birbirlerine zıt gibi görünen bu iki hastalık dönemi yatışma ve alevlenmelerle seyreder. Hastalık dönemleri dışında ise hasta hemen tamamen normale döner. Bazı hastalarda ise günlük yaşamı kısmen etkileyen kalıntı belirtiler görülmekle birlikte, hastalar düzelir.


Mani veya taşkınlık dönemi duygu durumun çok yükseldiği, hastanın fazlasıyla coşkulu olduğu dönemdir. Bu dönemde hastada abartılı önemli düşünceler veya ayağı yere basmayan projeler, kendini olduğundan çok daha yüksekte hissetme, büyüklük düşünceleri, düşüncelerin hastanın zihninde adeta yarışması, kendini aşırı enerjik hissetme, uyku gereksiniminde azalma, hatta uyku gereksinimini inkar etme, sonuçlarını düşünmeden heyecanlı veya eğlenceli faaliyetlere kalkışmak (çok fazla para harcama, aşırı hızlı araba kullanma) görülen belirtilere örnektir.


Diğer yandan depresyon veya çökkünlük dönemi ise taşkınlık döneminin tam tersidir. Depresyonda ise hastada mutsuzluk, karamsarlık, umutsuzluk, özgüvende azalma, değersizlik hissetme, abartılı suçluluk veya pişmanlık duyguları, eskiden zevk aldığı faaliyetlerden zevk alamama, iştahsızlık veya uykusuzluk gibi değişiklikler, ölüm ve intihar düşünceleri, bedeninde nedeni açıklanamayan ağrılar ortaya çıkabilir.


Stresli veya travmatik olaylar da iki uçlu bozukluğun ilk hastalık döneminin ortaya çıkmasına neden olabilir veya ilerleyen nedenleri tetikleyebilir. Bu kimi zaman ailede görülen bir ölüm, işini kaybetmek, doğum veya taşınma gibi olaylardır.


İki uçlu bozukluğun seyrindeki en önemli özelliklerden birisi ise mevsimsellik göstermesidir. Mevsimsel özellik olarak hastalar ilkbahar – yaz aylarında taşkınlık, coşkunluk yaşarken, sonbahar – kış aylarında ise çökkünlük, durgunluk içinde girerler. Özellikle ilkbahardan yaz aylarına geçiş hastaların alevlenmesi açısından en riskli dönem gibi görünmektedir. Hastaların yaklaşık dörtte biri bu mevsimsel özellik nedeniyle içinde bulunduğumuz ilkbaharın son günleri, yazın ilk günlerinde kötüleşirler. Kötüleşme yaşanan bugünlerde hastalarda dürtüsel, tepkisel davranışlar, saldırganlık eğiliminde artma, öfke patlamaları, aşırı para harcama, taşkınlaşma azımsanmayacak orandadır. Bunların yanı sıra zaman zaman intihar eğilimi, daha doğrusu kendine zarar verme davranışı da görülebilir.


Bipolar bozuklukta ‘Mani yani hipmani döneminde’ düşüncelerin hızlı bir biçimde değişimi, odak sorunu, fazlasıyla enerjik ve süreğen gelen heyecanlı hissetmek, uykuda azlık, konşmada ve cinsel istekte artış, iştahta problemler kendini göstermektedir.


Bipolar Depresyonda ise, Mani’nin aksine daha az enerjik hissetmek, yorgunluk ve yapılan şeylerden zevk alamama, ümitsiz ve unutkanlık hali, kendini değerini aşağıda görme, öz-kıyım eğilimleri ya da düşünceleri kendini göstermektedir.


Bipolar bozukluğun tedavisinde ilaç tedavileri önem taşımaktadır. ilk on yılında ortalama bir insanda görülen hastalık dönemi sayısı dörttür. İlk on yılın ardından, hastalık dönemleri arasında ortalama süre yaklaşık 1–2 yıldır. Bozukluk tedavi edilmezse, ortalama bir mani dönemi birkaç ay sürebilir. Tedavi edilmeyen depresyon döneminin süresi ise en az 6 aydır. Hastalık dönemleri arasında birçok kişi normal duygu-durumlarına döner. Kimileri ise çökkün veya durgun bir duygu-durum içerisindedir. Birtakım kişilerin hastalık belirtileri arasında hiç ara olmazken, kimilerinde kısa süreli aralar görülebilir. Ama en çok görülen durum hastalığın ilk yıllarında hastalık dönemleri arasında süre uzun iken, ilerleyen yıllarda bu süre giderek kısalma eğilimi gösterir.

Tedavisi, Bipolar bozukluğun manik, ağır depresif, intihar riski ve ciddi saldırganlık eğilimi olan dönemlerinde mutlaka hastanın hastaneye yatırılarak tedavi alması gerekir. Bu durumlarda psikiyatrist eşliğinde ilaç gerekli durumlarda hastaneye yatış ve psikoterapi rol oynamaktadır. Sosyal desteğin önemi de bu hastalıkta azımsanamayacak derecede çoktur.