loader image
Skip to content

Psikolog Hizmetleri

Travma

Travma, deprem, sel gibi doğal afetler, savaşlar, cinsel ya da fiziksel saldırıya uğrama… vb. durumlarda ruhsal bütünlüğe yönelik yaşamı tehdit eden, ani ve beklenmedik bir şekilde gelişen, dehşet, kaygı ve panik yaratan, inanç sistemlerimize ve sevdiklerimize yönelik kişinin anlamlandırma süreçlerini bozan her türlü olayı kapsadığını söyleyebiliriz.

 Kişinin başa çıkma yeteneğini aşan olayları ‘Travmatik Olay/ Olaylar’ olarak adlandırabiliriz. Bu travmaları/ travmatik olayları genel olarak; ‘Kişisel ve Toplumsal Travma’ şeklinde iki başlıkta ele alabiliriz:

Kişisel Travma diye adlandırdığımız travma; tamamıyla kişinin kendisiyle ilgili yaşamış olduğu olayları kapsamaktadır. Sevilen birinin kaybı, yaşanılan bir trafik kazası, ayrılık- boşanma, şiddet vb. örneklerle çeşitlendirebiliriz.

Toplumsal Travma ise, sadece kişiyi değil, var olduğu toplumu da etkileyen travma çeşididir. Doğal afetler, savaşlar, ciddi boyuttaki ekonomik krizler toplumsal travmaya örnek olabilir.

Örneğin; depremi yaşamış olmak, arama – kurtarma çalışmalarına katılmak, ilk günlerden beri sağlık yardımında bulunarak yaşamını kaybetmiş kişilere, canlılara ve yaralılarla uğraşmak, depremde sevdiği birini kaybetmek veya böyle bir haber almak gibi olaylar yaşadığımız deprem felaketinin travmatik yönlerindendir.

Bizler bu travmayı 3 şekilde yaşayabiliriz: Ya bu olayı doğrudan yaşamışızdır, ya tanık olmuşuzdur ya da sevdiğimiz birinin travmatik bir olay yaşadığını öğrenmişizdir. Bu travmalar sonucunda direkt ya da dolaylı olarak travma yaşamış olan kişiler, suçluluk, çaresizlik, utanç, öfke ve korku gibi duygular hissedebilir.  Elbette ki travma herkesi aynı oranda etkilemez. Çocuklar, yaşlılar, bedensel hastalığı olanlar ve daha önce psikiyatrik hastalık geçirmiş kişiler travmalardan daha fazla etkilenebilmektedir. 

Travmatik bir yaşantının ardından ortaya çıkan değişim, travmaya maruz kalan kişide, travma sonrası stres tepkileri ve travmatik olaya bağlı bazı bozuklukların yanı sıra, travma sonrası büyüme kavramıyla ifade ettiğimiz bazı gelişmeleri de beraberinde getirebilir. Travma sonrası gelişim, yüksek düzeyde stres içeren, ciddi bir mücadeleyi gerektiren yasam krizleriyle mücadele sonucu bireylerin yasadığı olumlu değişimleri anlatmak için kullanılan bir terim olarak karşımıza çıkarken, Travma sonrası stres bozuklukları, Travma sonrası yaşanılan yoğun stresin ardından kişide; fizyolojik, duygusal ve bilişsel olarak 3 boyutta kendini göstermektedir.

Fizyolojik tepkiler, iştah ve bağırsak sistemi bozuklukları, uyku sorunları, somatik (bedensel) yakınmalar, yorgunluk- bitkinlik ve aşırı uyarılmışlık olarak kişide ortaya çıkabilir.

Duygusal tepkiler, kendini suçlama, duygusal çökkünlük, öfke, şok, korku ve kaygılar, olayın tekrar yaşanma kaygısı, gerginlik, çaresizlik vb. duygularla kendini göstermektedir.  Son olarak; Bilişsel Tepkiler ise, algısal çarpıtmalar, beden algısında değişiklik, zaman algısında değişiklik (zamanın çok hızlı ya da çok yavaş akması), travma yaratan olayla ilgili olay sırasında karışıklık ve de imgeleri travmatik olaya yorma gibi durumlarda kişide kendisini göstermektedir.

Travmatize bir kişinin ilk başlarda verdiği her tepki normaldir. Kişi kendisine ya da birine zarar verme meyilinde ya da düşüncesinde olmadığı müddetçe verdiği her tepki; ‘ Anormal duruma verilen Normal tepkilerdir’.  Elbette ki bu tepkilerin zamanla azalmasını bekleriz, azalmaması ya da aksine artması durumunda uzman desteği alınması önem taşımaktadır.

Peki bizler bu durumda neler yapmalıyız? Bizim için ilk başta zor gelse dahi ilk olarak sosyal bağlarımızı muhafaza etmeli, güçlü tutmaya çalışabiliriz. Biliyoruz ki insan sosyal bir varlıktır ve sosyal desteğin iyi oluş halindeki etkisi yadsınamaz. Günlük yaşam rutinlerimize devam etmeye özen göstermeliyiz. Bu durum eğer fiziki ve sosyal koşullar dahilinde pek mümkün değilse, günlük yaşantınıza dair ufak ufak sorumluluklar alıp yerine getirmeye çalışabilirsiniz. Bu sorumluluk fırına gidip ekmek almak, sokakta hayvanların başını okşamak bile olabilir. Başa çıkmakta zorlandığınız durum için duygularınızı bastırmak yerine onları kabul etmeye çalışabilirsiniz. Eğer mutluluğu, heyecanı sonuna kadar yaşıyor ve onları kabul ediyorsak, öfkeyi, korkuyu da kabul edebilir ve o duygulara sabredebilirsek büyüyebiliriz (Travma sonrası büyüme için güzel bir adım olabilir). Unutmayın ki bu hayatta müdahale edemediğimiz çokça olay vardır. Etki alanımız dışında olan olaylara odaklanmak yerine etki alanımıza odaklanmak kendinize ve çevrenize daha iyi gelebilir. Tüm bunları yaparken, yapmaya çalışırken bedeninizin farkında olup küçük nüanslar ile kendinize farkındalık kazandırabilirsiniz. Örneğin gevşeme ve nefes egzersizleri yapmak sinir sistemi dengenizin bozulan dengesini geri getirmek için basit ve etkili bir yöntem olabilir. Bu egzersizi desteklemek için; beden ve duygu ilişkinize odaklanabilirsiniz. Biliyoruz ki duygularımız ve bedenimiz iç içedir ve tıpkı bir domino taşı gibi birbirini etkilemektedir. Dik bir oturuş , nefes ve basit birkaç gevşeme egzersizi ile iyi hissettiğimiz bir anı düşünmek kısa bir an da sizi olsa rahatlatabilir.

Unutmamalıyız ki her insan hayatında travma yaşar ve bu travmalar sonrası verilen her tepki çok normaldir. Bu tepkilerin süresi ve yoğunluğuna göre bir uzmandan görüş ve destek almak hayat kalitenizin artması ya da stabilizasyonu açısından çok kıymetlidir.

 

Kaynakça

Eker, A. T. (2012). Temel Sağlık Hizmetlerinde Ruhsal Travmaya Yaklaşım. Ankara, Kaaklıdere: Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Merkezi.

İ.Y. (tarih yok). Travma ve Krize Müdahale Yol Haritası. 1-123.

MEB. (2011). Afetlerde ve Travmatik Olaylarda Psikolojik Destek. 1-58.